'elif şafak / aşk' romanından seçtiklerim..

“Beşinci Kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarımı. ‘Aman sakın kendini’ diye tembihler. Hâlbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: ‘Bırak kendini, ko gitsin!’
Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Hâlbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!”
(sf.95)
“Altıncı Kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Âşık dilsiz olur.” (sf.96)
“On Dördüncü Kural: Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?” (sf.134)
Oysa Ella’nın David’e soru sormamasının bir sebebi vardı: Cevaplarla nasıl baş edeceğini bilmiyordu! Ne yapacağını bilmediği bir bilgi ne işine yarayacaktı? Ne kadar az bilirsen bilmek istemediğin şeyleri, o kadar az incelir derin, incinir kalbin. O kadar az kanarsın. Böyle bakınca aslında, cehalet o kadar da kötü bir şey değildi. (sf.169)
“On Dokuzuncu Kural: Başkalarında saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin hâlde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.” (sf.176)
“Yirmi Birinci Kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek, kendi doğrularımızı başkalarına dayatmaya kalkmak, Hak’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.” (sf.181)
Yarın sabah ben de herkesle beraber büyük camiye gidip Rumi’yi dinleyecektim. Dedikleri kadar mahir bir hatip olabilir ama eninde sonunda her hatibin sözlerinin derinliği, onu dinleyenlerin anladığıyla ölçülür. Vaaz dinlerken duymak istediğini duyar insan. Hâlbuki esas kulağa hoş gelmeyen sözlerde keramet vardır. Kanımca Mevlâna’nın vaazları, ısırgan otları, devedikenleri, fundalıklarla süslü bir yabani bahçe gibidir. Oraya giren her misafir gözüne hoş görünen çiçekler gider, geri kalan otlara bakmaz bile. Dikenli, kaba görünümlü bitkilere meyledenlerin sayısı pek azdır. Oysa şu âlemde nice derdin devası işte bu tür bitkilerden elde edilir.
Aşkın bahçesi de böyle değil mi? Şayet yalnız hoşlukları, kolaylıkları toplayıp, zorlukları bırakırsak buna “aşk” denebilir mi? Güzeli seçip çirkini elinin tersiyle itmek en kolayı. Esas mesele iyiyi de kötüyü de sevebilmek; ayrım yapmadan. Sadece hoşumuza giden şeylere şükretmekte ne var? O kadarını Belh’in köpekleri de yapıyor zaten. Kemik verirsen seviniyor, şükranla kuyruklarını sallıyorlar. İnsan şüphesiz ki bundan fazlasını yapabilir.
İyinin ve kötünün ötesine geçmek mümkün! Bir yer daha var: Tüm sıfatların mânâsını yitirdiği bir başka boyut! (sf.197)
Ne yapayım da ailemin Şems’i benim gözümle görmesini sağlayayım? Tarifi olmayanı nasıl tarif etmeli? Şems benim Rahmet Ummanım, Lütuf Güneşim. Aramızdaki dostluğun derinliği Kuran’ın dördüncü okuması gibi; ya içindesindir kapılır gidersin, ya dışındasındır, neye benzediğini bilemezsin. Zahiren anlamak kabil değil, ancak yaşanınca var.
Maalesef çoğu kimse kulaktan dolma bilgilerle hareket edip başkalarını yargılıyor. Onlara göre Şems asi bir derviş. Serkeş, başıbozuk, ne yapacağı belli olmayan, güven telkin etmeyen biri. Yalan dolana ve dalavereye alışkın olanlar Şems’in sivri ve dürüst dilini takdir etmeye zorlanıyor. Başkalarının yapmacık nezaket gösterdiği yerde Şems inadına dobra dobra konuşuyor. Söyleyeceği ne varsa herkesin yüzüne söylüyor. Kimsenin ardından dedikodu yaptığını görmedim. Benim için Şems koskoca kâinatı çekip çeviren tılsımın zuhur etmiş hâli. Şems’in kalbi bir kervansaraydır, git git bitmez. Odalarında gariban yolcular kalır. O kimseyi dışlamaz.
Ben Şems’de ruhdaşımı buldum. Böylesi bir buluşma hayatta ancak bir kez olur. Otuz yedi yılda bir kez! Herkes bana Şems’i niye bu kadar sevdiğimi sorar. Nasıl cevaplayabilirim ki? Kim ki bu soruyu sorar, demek ki anlamaz; kim ki anlar, zaten bu soruyu sormaz.
Halife Harun Reşit’in hikayesi düştü aklıma. Mecnun’un Leyla’yı delidivane sevdiğini duyan Halife Leyla’yı pek merak edermiş.
“Mecnun’u bu kadar mest ettiğine göre bu Leyla çok özel bir kadın olmalı” dermiş kendi kendine. “Öyle bir kadın ki hemcinslerinden kabekat güzel ve alımlı.” Giderek merakı katlanmış, bildiği ne kadar Ali Cengiz oyunları oynamış ki, Leyla’yı dünya gözüyle bir kerecik görsün.
En nihayetinde Leyla’yı bulup, Halife’nin sarayına getirmişler. Süsleyip püsleyip karşısına çıkarmışlar. Ne var ki Leyla peçesini çekince, Halife Harun Reşit hüsrana uğramış. Sanılmasın ki Leyla çirkinmiş ya da kötürüm veya yaşlı. Ama öyle sıra dışı bir cazibesi yokmuş açıkçası. Sayısız diğer kadın gibi o da noksanları kusurları olan bir faniymiş işte.
Halife hayal kırıklığını saklamamış. “Leyla Leyla dedikleri bu mu Allah aşkına? Mecnun bunun neyine vurulmuş ki? Alelade bir kadın. Ne farkı var ötekilerden?”
Bunu duyan Leyla gülmüş. “Evet, ben Leyla’yım ama sen Mecnun değilsin ki” diye cevap vermiş. “Sen beni bir de Mecnun’un gözlerinden görebilsen. Sanma ki başka türlü aşk denen sırra erebilirsin.”
(sf.240-242)
“Yirmi Yedinci Kural: Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır. Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse, dünya değişir.”
(sf.260)
“Otuz Birinci Kural: Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi yumuşak bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık; kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar; kimisi ise, ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.” (sf.302)
İşte böylece sanırım artık Konya’daki vaktim doldu. Gitme vakti geldi. Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milâd demektir. Şayet “aşktan önce” ve “aşktan sonra” aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir! (sf.339)
“Kırkıncı Kural: Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK’ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.”
(sf.415)

Yorumlar

  1. Aşk...
    Öyle mucizevi bir duygu ki... Kelimeler kifayetsiz kalıyor anlatmaya...Uzun süredir böyle güzel roman okumamıştım, herkese tavsiye ediyorum. Kalemine sağlık Elif Şafak

    YanıtlaSil
  2. anekdotlar cok hosuma gitti...bir incelik ki muhabbet her gonle mahsus degil o...ask demek le bilemem kisitliyor muyuz onu?ya da bu isim ona yakisiyor mu...
    hob desek belki daha genis olacak herneise belki de bu isi dil bilimcilerine birakmak lazim,el-muhim bu duyguyu derince soluklayabilmek taaaaaa alveollere kadar:)

    YanıtlaSil
  3. Ask oyle bir duygu ki konusmaktan dahi korkuyorum birine guvenmek ona inanmak onla mutlu olmak bana biraz zor geliyor galiba ben korkuyorum birine baglanmaktan sonra terk edilmekten un hece olmasina ragmen uzerinde bir ay ,yil ....konusula bilir sikilmadan belkide ben birine assik olmaktan degil yarinnimdan korkuyorum.

    YanıtlaSil
  4. Ella hem dünyevi hem ruhani bir aşk yaşamak istiyor. Çünkü Aziz'i tanımadan seviyor, onun bedenine değil kelimelerine aşık oluyor. Bir insanı tanımadan, kelimelerine aşık olup sevebilir misiniz? Özünü görebilir misiniz? Şems'in de Mevlana'ya ilk söylediği şeydir: 'Gör beni.' Bence bu mümkün...

    YanıtlaSil
  5. bayıldım ben bu kitaba...tek kelime ancak bu kadar güzel bir dille bu kaderin anlatılır insana çok şey katıyor herkes okusun...

    YanıtlaSil
  6. aşk ile...
    uzun zamandır okuduğum en güzel roman aşkın sadece kalıplara sığmadıını çok güzel anlatmış yüreğine sağlık elif safak kalemin daim olsun...

    YanıtlaSil
  7. hayatımın ılk roman ı sıyah sut 2. romanım da aşk oldu sıyah sut u buyuk bır zevk le okudum aynı zevkle aşk ı okuorum suan cok guzel bır roman ılk baslarda alısması bana zorluk yarttıysada gunumuzden 1200 lü yıllara dınmek aynı sekılde 1200lu yılardan gunumuze donmek bıraz zor gelsede o kdr tutuldumkı romandokı hıkaye ye daha aşk la daha 2. gunumdeyken 3. sayfada oldugumu fark ettım bundan sonrada dıger kıtaplarını bıtırmeyı dusunuorum sımdıden sıparısımı verdım daha nıce romanlarda sıze eslık etmek dılegıyle basarılarınızın devam ını dıler saygılarımla tekrar bulusmak uzere cihan

    YanıtlaSil
  8. Aklın istilasına uğradım zaman zaman.
    Aşk’ı kalbimle değil aklımla onaylamaya çalıştım.
    Oysa aşkın kaldıramadığı tek yük akıldı,
    Bunun önünü almamın imkanı yoktu. Bir aşk tarafım vardı bir de akıl, ikisi arasında kalmıştım.
    Meğer Aşk indiği kalbi ya ihya ediyordu ya da yok...
    Kazasız belasız kurtulmanın imkanı yoktu….
    Oysa fazla değil, varlığında duyduğum sevinç ile yokluğunda duyduğum acıdan ibaret, bir acı olsun istiyordum…
    Bu kadar sadeydi istediğim…..:)

    YanıtlaSil
  9. Gerçek aşk bedende değil ruhta yaşanır, aslında varoluş nedenimiz bir aşk değilmi?Allah'ın yarattığı kullarına olan aşkı ve bizim kaybedipte bulamadığımız gerçek aşkımız bize hatırlattığın için teşekkür ederim TEBRİZİN GÜNEŞİ. Teşekkürler Elif ŞAFAK

    YanıtlaSil
  10. aşk insan ruhunu dinlendiren bütün kötülükten arındıran kutsal duygu olgunlugun tarifsiz tadında acısını tatmamış olsaydık tatlının lezetine varamazdık,romanı henüz okumadım taviseye edenlerin sayısı oldukca fazla ben şunu anladımki toplum olarak gerçek aşkı hepimiz özlüyoruz daha fazla içimizdeki aşkı hapsetmiyelim derim.kalemine yüregine sağlık elifciğim.MELEZNAZ

    YanıtlaSil
  11. merhaba.. ben dun bittim o kitabi.. gercekten cok guzel.. goruyorumki bir cogumuzu etkileyen seyler blogundaki paylastigin seyler.. kitabin tamami mukemmel.. facebook da dun yeni bi grup yaptim ELIF ŞAFAK / "AŞK" Bu kitabi aşkla konuşan, sabirla pişiren dost meclisine
    katilmak isterseniz sevinirim..

    YanıtlaSil
  12. Çok beğenerek okudum. Aslında kitap bilindik bir tema üzerine kurgulanmış. Mevlana çok yüce bir zat, bir umman. En kısa zamanda Konya ya gitmek istiyorum.Sufilik hakkında merakım, bu kitap sayesinede arttı.
    Ah minel aşk..
    Aşk, yerine göre yol olur yürünür, yerine göre iman olur uyulur. bazen ateş olup yakar, bazen deniz olup boğar. sultan olur ülke yönetir, şarap olur sarhoş eder. at olup koşar, kuş olup uçar. hazine olur viran gönüllerde saklanır, kimya olur hakir topraklan altına dönüştürür. sır olur saklanır, gonca olur açılır. gül bahçesi olur kokusuyla âşıkları mest eder, güneş olur âşıklarının ümit meyvelerini olgunlaştırır.

    aşk olunca gönüller birleşir, aşk olunca kıyamet koparcasma hareketlilik olur. aşk olunca şimşekler çakar, rahmetler yağar. Âlemler kıyama kalkarsa aşktandır. hastaların şifa bulması aşktandır. aşk ile döner gökler, aşk ile durur kâinat. (iskender pala9

    YanıtlaSil
  13. Popüler kültüre hizmet etmekte olan kitaplara içimin ısınması bir hayli vakit alıyor genelde. Bu ön yargımı bir kez daha ısbatlamış olan Canan Tan - En son yürekler ölür'ün tam aksine... Elif Şafak-aşk beni tamamen yanılttı. Büyük bir zevk ve hayranlıkla, bitmemesini dilercesine çevirmekteyim sayfalarını...
    Elimden geldiğince uzatmaya çalışıyorum.. okuduğum sayfayı bir daha okuyorum... Gönül rahatlığı ile tavsiye edebileceğim harika bir eser ( en azından şimdilik :) )
    Uzun zamandır, ruhum böylesine kelamlara doymamış, sinem ısınmamıştı satırlar karşılığında...

    www.edatanses.com

    YanıtlaSil
  14. ask sadece asktir...

    YanıtlaSil
  15. aşkı her harfni tek tek yaşayarak tatmak istiyorum

    YanıtlaSil
  16. AŞKTAN SONRAKİ 4 YIL : FEDAKARLIKLAR YAPIP UĞRUNA HAYATINI VERDİĞİN KİŞİNİN SENİ YALNIZ BIRAKIP GİTMESİ VE GİDERKEN MADDİ BULDUKLARINIDA GÖTÜRMESİ.. VE ŞU AN ZENGİN BİR TİPSİZ İLE PARASI İÇİN EVLENMESİDİR.
    SANA KALAN UNUTMAK VE YENİ 1 KADINI HAYAL ETMEKTİR. AMA SEN HAYATTAN BIKMIŞSIN.. ÇÜNKÜ KADER AĞLARINI UZATMIŞTIR ÖNÜNE SARP DAĞLAR GİBİ !
    KAYBETMEK BAZEN KELİMESİNİ ALMIŞ VE YERİNE DAİMA KELİMESİNİ KOYMUŞTUR.
    YİNEDE YAŞADIĞIN DÜNYADA 1 TEK SADECE SEN SENİ MUTLU EDEBİLİYORSUN !
    HERŞEYE İNATTTTTTT.... TEK VARLIK SENMİŞ GİBİ YAŞAMAK. İNATLA MUTLU OLMAK !
    EN SONUNDA SADECE KENDİNİ SEVİYORSUN !.. KİMSE SENDEKİNİ GÖREMEDİ AYRICA !
    KİMSE SEN GİBİ İYİ OLMAYI BECEREMEDİ..! KİMSE ADAM GİBİ SEVEMEDİ YİNE..!
    GÜLÜMSERKEN ŞAŞIRIRSIN İNSANLARIN AKIL OYUNLARINA NE KADAR APTALCA..! HER GÜZEL DUYGUNUN ROMAN.LARDA KALMASI GİBİ SENDE ALLAH.IN KADER KİTABINDA YERİNİ EN BAŞTA ALACAKSIN..!
    1BİİİRRRR1 NUMARA OLACAKSIN YİNE..! BIRAK OYNASINLAR ÇARKLA..
    BİRGÜN O ÇARK YÜZÜNDEN SON NEYMİŞ GÖRECEKLER EYVAHH EDECEKLER..!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

"anabilim dalı" mı, "ana bilim dalı" mı? hangisi doğru?

House M.D.