Kayıtlar

aşk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

kalp heykeli

Resim
Türk Kardiyoloji Derneği'nin, Nobel İlaç'ın desteğiyle 24.Ulusal Kardiyoloji Kongresi'nde doktorların katılımıyla yaptırdığı "Kalp Heykeli" Şişli Evlendirme Dairesi önündeki parkta Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün katılımıyla açıldı(mış).. (Yaklaşık 1 yıl önce açılmış ama blogumda yer alması bugüne nasipmiş :)) Ben kaligrafik isim çalışmamla ve abim de renkli (kiraz&SJ) çalışmasıyla "Kalp Heykeli"ndenki yerimizi aldık. İnterneti aradım taradım ama bu fotoğraftan başka kalp heykelinin bizim çalışmalarımızın bulunduğu tarafın başka fotoğrafını bulamadım.. Bu fotoğrafta da çalışmalarımızı heykelin renk cümbüşünün içinde bulmak biraz zor oldu. Ben de çalışmalarımızın olduğu yeri daha belirgin hale getirebilmek adına fotoğrafa müdahalede bulunmam gerektiğini hissettim :) Neyse, bu kadar laf kalabalığının ardından, söz konusu çalışmalarımız ise fotoğraftaki renkli alanın ortasında, mavi Fred Çakmaktaş kellesinin altında..

"Seni Seviyorum" diyemeyenlere güzel bir yazı

Mustafa Ulusoy'un güzel bir yazısını buradan paylaşmak istiyorum: "Seni sevdiğimi söylememe ne gerek var " Kadın dertli. Kocasından. Adam da karısının dertlenmesinden. Kadın ısrarcı. Adama gına gelmiş aynı şeyi duymaktan. "Ne gerek var ki! Tutturmuş bir beni sevdiğini söyle diye. Kadın bir kere kafasına koymuş, ölmek var dönmek yok. İllaki duyacak o 'seni seviyorum' lafını. Kadın mizacı işte. Ee haklı da. "Nişanlıyken birkaç sefer söylemişti. Şimdi de duymak istiyorum." Yerini yurdunu onun gözüyle görmek istiyor. Yetmez, duymak da istiyor. "Yoksa niye evlendik ki?" Hakikaten insanlar neden evlenir? Tek başına hayatın zor olmasından mı? Birlikte yaşamanın zorluğuyla hiçbir şey aşık atamaz halbuki. Ee o zaman. Sevdiğinin gözüyle varlığına bakmak şöyle bir. Sevdiğinin sözleriyle bakmak varoluşuna şöyle bir. Adamın ısrarcılıkta karısından aşağı kalır yanı yok. "Akşama kadar didiniyorum. Onca sorunla boğuşuyorum, karım ve çocuklarım

'elif şafak / aşk' romanından seçtiklerim..

“Beşinci Kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarımı. ‘Aman sakın kendini’ diye tembihler. Hâlbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: ‘Bırak kendini, ko gitsin!’ Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Hâlbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!” (sf.95) … “Altıncı Kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Âşık dilsiz olur.” (sf.96) … “On Dördüncü Kural: Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?” (sf.134) … Oysa Ella’nın David’e soru sormamasının bir sebebi vardı: Cevaplarla nasıl baş edeceğini bilmiyordu! Ne yapacağını bi

..Sonu aşkla biten tek ilaç :P..

Resim
amoksi lav

...Senai Demirci'den çok hoş bir yazı...

Ben sustum, sen söyle iyiliğimi... Niye bana uzaksın sevdiceğim? Gözlerinin büyüsünü özlemedim mi sanıyorsun? Sözlerinin sıcağı kalbimde bin efsûn. Sen yokken kuyulara düşüyor düşlerim. Sen olmayınca, sevda yetim; aşk öksüz, şefkat kimsesiz. Sensiz, hesapların hepsi yarım kalıyor. Sensiz, defterlerin hepsi açık duruyor. Hata etmişim, şimdiye dek varlığını hesaplamışım hep; çok geç anlıyorum. Yokluğun ne hesaba gelmez işmiş; kıvranıyorum, yanıyorum, ağlıyorum. Beni unutmadın değil mi? Unutmak ne garip şey ki, unutanlara unuttuğunu da unutturuyor. Dipsiz bir kuyuya düşüyor gibisin; içindeki unutuş bin kuyuyu kuyuya atıyor. Seni unutmak bana haram olsun. Unutulmak ne acı şey ki; unutulanın unutulduğu kimsenin hatırına gelmiyor. Sonsuz bir karanlıkta yitiyor gibisin; unutuluşun nice karanlığı karanlığa itiyor. Senin unutman bana uzak olsun. Alev üşür mü bi’tanem? Taş katılığına yanar mı? Dağ yalnızlığına ağlar mı? Ayrılığın araya girmekten bıktığı olur mu? Yalnızlığın da canı sıkılmaz mı?